***Bir önceki Avrupa Ligi maçında 4 gol yiyerek yenilmiş, ligde üst üste yenilgiler almış, hocası gitti gidecek derken kendi sahasında Avrupa Ligi maçına çıkmış bir Fenerbahçe… Öz güvenini kaybetmek üzere olan bir takımın yeniden diriliş timsali mücadelesi ve 2 golle gelen güzel bir galibiyet.
Takımımızın maçları kazanmadan önce öz güvenini kazanmaya ihtiyacı olduğu daha çok anlaşıldı bu maçla. Haftalardır ağır eleştirilere maruz kalan bir takımın belki de son kozuydu bu maç. Öne geçmek için her yolu deneyen bir Fenerbahçe vardı sahada. Sabırla atacağımız ilk golü bekledik, pozisyon aradık. Golü bulunca da bize sözü verilen oyunun demosunu izledik. Geri çekilmek yerine daha çok arzulayan bir hüvviyete kavuştuk oyunda. Hafta içinde kaybedilen Çaykur Rizespor maçından eser yoktu; sihirli bir değnek dokunmuştu sanki takıma. Son maçta ayakta durmakta zorlanan takım gitmiş, yerine mücadelesini 90 dakikaya yayan, durmak bilmeyen, topun kıymetini nispeten bilen, pozisyon arayan, rakibi kovalayan, kaybettiği savaşçı ruhuna kavuşmuş bir takım gelmişti.
Maçın fotoğrafı…
İlk düdükle birlikte çok istekli, mücadeleci ve ısrarlı bir Fenerbahçe vardı sahada. Rakip Spartak Trnava 1 puan için gelmişti Kadıköy’e. Olabildiğince defansif, “ağır ağır” oynuyorlardı sahada. Tribünlerde yer yer boşluklar göze çarpsa da maça büyük bir ilgi vardı.Maçın son düdüğüne kadar hiç durmadan destek oldular takıma. Skrtel’in gelişi yüzümüzü gülümseten bir gelişme oldu. Rakibe hiç pozisyon vermedik desek yanlış olmaz. İlk yarıda organize ataklar oluşturmakta zorlansak da hiç vazgeçmedik. Maçın ilk 15 dakikasında baskı kurmaya çalıştık ama girişimlerimiz sonuçsuz kaldı. Atak girişimlerimiz sonuçsuz kalınca, Spartak Trnava kısa süreliğine pozisyon arayışına girdi. İslam Slimani ile Maçın 24. ve 31. dakikasında pozisyonlara girsek de beklenen golü bulamadık. Gol bulamadıkça oyun disiplininden uzaklaştık. 35-45 dakika arasında yeniden disipline olmaya çalışsak da öne geçecek bir oyun sergileyemedik.
İhtiyacımız olan şey: öne geçmek!
Maçın ikinci yarısında daha istekli, daha coşkulu bir Fenerbahçe vardı sahada. Artan istek ve arzumuz oyuna da yansıdı. 54. dakikada Fenerbahçe’nin atağında Trnava kalecisi Chudy topu uzaklaştıramayınca Slimani düzgün bir vuruşla topu ağlara gönderdi. Artık “ağır ağır” oynayan bir rakip yoktu sahada. İlk yarı kaleye etten duvar ören rakip artık daha fazla risk alıyor, daha fazla açıklar veriyordu. Bu da bizim ihtiyacımız olan bir oyundu. 69. dakikada yakaladığımız kontra atakta Ayew’in ortasına üst düzey bir kafa vuruşu yapan İslam Slimani kendisinin ve takımımızın 2. golünü atarak güzel bir galibiyet armağan etti bizlere.
- Maçın adamı İslam Slimani
- Her golde Ayew var
- İyi ki döndün Skrtel
- Eljif Elmas yeni saç stili, güzel oyun
- Reyes maçta var mıydı?
- Jailson hala nerede olduğunu bilmiyor
Cocu’dan güzel çalım…
Gitmesine kesin gözüyle bakılan Cocu, güzel bir çalım attı diye düşünüyorum. Yerine tam 9 adayın konuşulduğu bir dönemde, olumsuz şartlara rağmen mücadeleci bir takımın gelecek vaat eden oyunuyla kazanmasını bildi. Takımı oynamaya nasıl ikna etti ise dozu biraz daha artırarak devam etmeli buna. Bu güzel zafer şimdilik olumsuz eleştirilere kalkan olsa da , ben asıl sınavın Başakşehir maçı olduğunu düşünüyorum. Bu akşam izlediğimiz takımın üzerine koyan bir oyun izlersek sanırım Cocu’ya artık kimse “evine dön” diyemez. Peki… Ya yine sahada yürüyen, topa vuracak gücü olmayan bir takım olursa sahada? Bunu şimdiden kestirmek zor ancak melankolik bir sezon geçirmek farklı bir deneyim oluyor bizim için…